Gündelik yaşamda karşılaştığımız mekânlar ve nesneler, birer anımsama figürü olmakla birlikte; kimliğin okunabildiği cansız şeyler olarak kendilerine değer atfeder. Bu mekânlar ve nesneler, çoğumuzun içinde, derinde bir yerlerde karşılaşmış olduğumuz şeylerdir. Kişisel bellekten yola çıkarak birçok kişinin ortak hikâyesi olabilecek bu dondurulmuş anları, izleyiciye hatırlama kavramını destekleyecek şekilde işliyorum. Böylelikle izleyiciyi, onlara yeniden bakmaya, onları anımsamaya ve onlarla yeni bir diyalog kurmaya davet ediyorum.